Mutsuz, sorunlu, yürütülemeyen evliliklerin vardığı nokta: Boşanma. Ancak Türkiye toplumunda boşanmaya, özellikle de boşanan kadına pek sıcak bakılmadığı da aşikâr. “Babalık” kurumunun ve “erkeklik” hallerinin adeta soluk aldırmayan bunaltıcılığı, toplumsal baskılar ve çevrenin boşanan kadını daima şüpheyle, yaftalayarak ya da kendi ayakları üzerinde duramayacağı düşüncesiyle acıyarak değerlendirmesi bunun nedenlerinden.
M. Esra Yıldırım, Türkiye’nin çeşitli illerinden kadınlarla yaptığı bire bir görüşmelerle boşanma deneyiminin kadınlar üzerindeki etkilerini teorik ve pratik olarak sergilemeye girişiyor: Kadınların babalarıyla ve “babalık”la ilişkilerinin evlilik yaşantılarına etkilerini; evdeki kadınlık ve erkeklik deneyimlerini; aile içi şiddeti, tacizi; kadınların kendi hayatlarını kurma çabalarını; boşanma kararını nasıl aldıklarını, kararlarının nasıl karşılandığını ve boşanma deneyimini nasıl yorumladıklarını… Yeni Bir Hayat Kurmak’ta “Bu toplumda kadın olarak yaşamak o kadar zor ki. Ama size rağmen ben yaşayacağım bu toplumda,” diyen kadınların sesi duyuluyor…
“Ben kesinlikle şu anda kendimi çok güçlü hissediyorum. Beni şu anda diyorum, kimse yıkamaz. Bir kere özgüvenim geldi, her şeyden önce tek başına mücadele ediyorsun.”
“Kendim paramı kazanıyorum, kendim yiyorum, kendim içiyorum, kimseye verilecek hesabım yok. Ben bu topluma saygı duydum, bu toplum da bana saygı duymak zorunda...”
“‘Evlenip boşandım’ demek benim için bir gurur kaynağıydı. (...) Bundan daha önemli bir şey mi olur ki? Hani CV’de yazılacak referans yani, ‘Ben evlendim, evlilik dönemi geçirdim ve boşandım.’ (...) Bir hikâye ördüm... hani tam Kurtuluş Savaşı’ndaki gibi, yani bir sürü meşakkatli bir şeylerden geçilmiş... kendi kendimin kahramanı ilan ettim kendimi.”