Albert Camus “zamanımızın tek büyük ruhu” olarak selâmlar Simone Weil’i. Birçok sadık Weil okurunun söylediği gibi, zamanın tek büyük yüreği ve saf ışığı… İnsanın sefaletini ve düşkırıklığını Pascal’dan sonra dile getiren belki en derin seslerden biridir Simone Weil. Onda düşüncenin kendisi hiçbir zırha bürünmez, tam anlamıyla duru ve çıplaktır. Yalnızca içsel arınma arzusu taşır. Yüce alçakgönüllülükle dökülür her şey. Weil’deki cümleler ruh için doğaüstüne taşınan bir besindir ve âdeta gnostiklerin ‘seçilmiş’ yazgısında erir. Bir yönüyle umut kırıcı ve zor bir mesafedir bu. Anlamak ve anlaşılmak için hakiki bir tinselliğe gereksinim vardır. Gene de inayeti dilemek yerçekimi yasasına aykırı bir fiili içermez ve bizi tüm hayalî kahramanlıklardan, sözde dindarlıktan ve dünyevî ödüllerden kurtarır. Sonuçta, insan saf ışıktan beslenmeyi bilmiyorsa eğer, tüm yanlışlıklar birbirine denk düşmeyecek midir?
Simone Weil tüm dehasını küçümseyerek yazmıştır. Tanrı, aşk, zaman, hiçlik, ben, bağlılık, boşluk, güç, acı vb. kavramları sıra dışı bir yaşam deneyimiyle açımlar. Her birinde lütfun güzelliğini ama o ölçüde de tehlikeyi ve sürekli düşüşü göstererek… Yerçekimi ve İnayet, Weil’in düşüncelerini yansıtan en önemli kitabıdır.