Batılı erken kapitalistleşmiş ülkelerin refah düzeylerinin bozulması açısından bir kriz dönemi olan 1970’li yıllar çevresel bozulmaların da giderek daha fazla gün yüzüne çıktığı bir dönemdi. Krizin çözümü için iki seçenek bulunuyordu: Toplumsal hareketlerin dillendirdiği “piyasaya dayanmayan yaşam biçimlerine yönelmek” ya da doğayı kullanarak ekonomik büyüme ilişkisine piyasa ekonomisi içinde çözüm bulmak; ikinci seçenek tercih edildi. Bu seçenek, kalkınma yaklaşımında ekonomik büyüme dışında yiyecek, sağlık, konut ve eğitim gibi temel ihtiyaçlara yönelik başka somut göstergelerin de ön plana çıkarılmasını gerekli kılıyordu. Bu yeni yaklaşıma göre yoksulluk ve toplumsal eşitsizlikler, gelir dağılımı adaletsizliği ve bölüşüm sorunundan ibaretti. Böylece sistemin “sürekli büyüme mottosu” perde arkasına itildi. O zamandan bugüne çevrenin korunmasıyla kalkınma birlikte ele alınıyor; ancak sistem hâlâ ekonomik krizler ve ekolojik tahribat yaratmaya devam ediyor.
Küresel ekonomik krizin 2007’de tekrar etmesinden sonra gündeme gelen Yeşil Yeni Düzen kavramı, ekonomik, sosyal ve eko- lojik bakış açısına sahip bir çözüm önerisi olarak karşımızda duruyor. Henüz, 1980’lerin sonunda ortaya çıkan “sürdürülebilir kalkınma” kadar popüler olmasa da, dünya çapında tartışmaya açılan bu yeni kavram, Avrupa ülkeleri tarafından enerji başta olmak üzere pek çok alanda kimi unsurlarıyla uygulanmaya başlandı. Diğer yandan uluslararası kamuoyunda ülkelerin ve yurttaşların çevre koruma ko -nusundaki yükümlülükleri tartışılmaya devam ediyor. Şüphesiz bu alanda uluslararası kuruluşların şimdiye kadar yaptıkları çalışmalar yol gösterici; ancak, çevresel sorunların tarihi gelişimi ve bugün gelinen kritik noktanın özellikle düşünsel boyutlarıyla birlikte ele alınması da, sorunların kaynağına inerek çözüme ulaşmak açısından hayati bir öneme sahip. Elinizdeki kitap, “çevre sorunsalı”na yönelik tüm bu unsurları ele alarak, içinden çıkılamayan bu krizin çözümüne yönelik olanakları gün yüzüne çıkarıyor.
Hazal Ilgın Bahçeci Başarmak