İç savaşın patlak vermesi üzerine Çin'i terk etmeye çalışan dört yolcu, bir uçakla Tibet sınırları içinde, kimselerin bilmediği dağlık bir bölgeye kaçırılır. Şans eseri, gizemli bir Çinli tarafından bulunup efsanevî manastır Şangri-La'ya götürülürler. Dağlarla çevrili bu ıssız bölgeye neden, nasıl getirildiklerini bir türlü anlayamayan yolcular kurtulacakları günü beklerken, zamanla, çevrelerini saran güzellikten ve manastırın onları ele geçiren dingin ve ulvî havasından etkilenmekten kendilerini alamaz ve önceki yaşamlarıyla derin bir hesaplaşmaya girişirler. Ancak çok geçmeden kaçırılışlarının ve manastırın ardındaki sır perdesi aralanacaktır.
Belki de burada, Şangri-La manastırında, kaderleriyle birlikte cennetin anlamını da keşfedeceklerdir; o cenneti pek kısa bir sürede kaybetmek pahasına da olsa...