Yukarı Memleket, Dersim’in bir döneminin hikâyesidir. Üç kuşak boyunca bir toprak sahibinin yanında marabalık yapan, Osmanlı döneminde onun çocukları yerine askere alınan, redif olarak Yemen’e kadar giden, yine de ilk fırsatta kapıya konan bir ailenin küçük bir toprak parçası edinmek için verdiği mücadeleyi anlatır. Oysa doğası kadar insan ilişkileri de sert olan Dersim’de bu hiç de kolay değildir. Bir başka aşiretin içinde tutunma mücadelesi anlatılırken aynı zamanda o yörenin feodal yaşam biçimine ve insan ilişkilerine de ışık tutuluyor romanda.
Cumhuriyetle birlikte yasalar gelmiştir, onlara uymak zorunludur ancak feodal bağlar hâlâ yasalardan daha önde gelmektedir. Yıldızları ilk karşılaştıkları günden beri hiç barışmayan, ayrı aşiretlerden iki kişinin bitmeyen kavgasının hayırlı bir son doğurmayacağı aslında en başından bellidir…
“Yeni yeni toparlanan Rıza başına yediği sopayla dengesini kaybetti. Topal, onunla hesabını sonsuza dek kapatmak için sopasını bir kez daha yukarı kaldırdı.”