Edebiyatla felsefenin kesiştiği bu denemelerde Mehmet Akif Tutumlu, bir yandan Pessoa, Dickinson, Brecht gibi şairlerin şiirlerinde varlığın sessizliğine kulak veriyor, bir yandan dizelere, Clarice Lispector tarzı sözcüklere sirayet etmiş olan hiçliğin ruhu ile kendi varoluşu arasında köprüler kurmaya çalışıyor. Tutumlu, bu varoluşsal yolculukta; şiir-felsefe, şair-mutsuzluk, akıl-delilik, intikam-adalet gibi kavram ve temalara yeni bir soluk getirmeye çalışırken insan varlığının anlamı üzerinde yeniden düşünmeye davet ediyor bizi. Sadece insan varlığıyla sınırlı değil, sevginin gücü üzerine, nesnelerin poetik susuşları üzerine, okuma üzerine, yaşlanma üzerine, taşınma üzerine, kendimizle ve sosyal fenomenlerle ilişkilerimiz üzerine, zaman üzerine edimsel varlığımızı, duyarlılık düzeylerimizi sorgulamaya yönelten bir davettir bu.