Yazar Döneminin Tanığıdır” Diye Yaygın Bir Saptama Var. Katıldığım Bu Saptamayı “Yazarın Tanıklığı Gözlemle Sınırlı Değil, Tanıklığını Yazıya Dökme Ve Tarihe Bırakma Olarak” Algılıyor, Öyle Değerlendiriyorum.
Elbette Yazar Bir Vakanüvis Veya Tarihçi Değildir; Tanık Olduğu Her Şeyi Kaydetmek Ve Birebir Aktarmak Durumunda Değildir. Ele Aldığı Olayı, Durumu, Düşü, Düşünceyi Kurgulayarak Öykülemek, Etik Kurallara Uymak, Estetik Biçimde, Doğru Ve Güzel Bir Dille Sunmak Yükümlüğündedir, Başarının Ölçütlerinden Biridir Bu.
Her Yazarın Kendine Özgü Bir Dili, Sesi, Tadı, Kurgusu, Öykülemesi… Kısaca Biçemi Olması Beklenir, Bu Bağlamda Sınırsız Özgürlüğü Olmalıdır. Her Yazar Neyi Anlattığından Ve Nasıl Anlattığından Kendi Sorumludur, kimsenin Diğerini Belirli Kalıplara Zorlama Hakkı Olmamalıdır. Bence Edebiyatta Çeşitlilik Varsıllığın Göstergesi Ve Gelişmenin Anahtarıdır.
Bu Düşünceler Çerçevesinde Bir Zaman Kesitinde, Tanık Olduğum Ve “Zamanın Aynasından” Belleğime Yansıyan Bazı Olay Ve Durumları Dilim Döndüğünce Bu Kitapta Aktarmaya Çalıştım.
Beğenmeniz Ve Duygularımı, Düşüncelerimi Paylaşmanız Umuduyla…
Ali Günay