"3 Haziran 1916, saat öğleden sonra üçü biraz geçmiş olmalıydı. Yaşadığım her şeyin –tüm o tuhaf ve ürkütücü deneyimlerin– üç ay gibi kısa bir süre içinde gerçekleşmiş olması inanılmaz görünüyor. Aksine, bu kısa zaman aralığında kendi gözlerimle gördüğüm tüm değişim ve gelişimleriyle kozmik bir döngüyü ve daha önce hiçbir ölümlü gözün görmediği, geçmiş, ölü bir dünyanın, hatta o kadar ölü ki en alt Kambriyen tabakasında bile hiçbir iz bırakmamış bir dünyanın anılarını deneyimlemiş olabilirim. Kaderin beni götürdüğü ve kıyametimin mühürlendiği yeryüzünün kayıp toprakları olması haricinde buranın eriyen iç kabukla kaynaşmış olması insan aklının sınırlarını sonsuza dek aşıyordu. Buradayım ve burada kalmak zorundayım."