Aykut Köksal’ın, ilk basımı 1994 tarihli olan, Zorunlu Çoğulluk – Mimarlık ve Sanatta Dilin Süreksizliği başlıklı kitabı, tazelenmiş görseller içeren ikinci basımıyla Arketon Yayınları’nda. İlk yayımından sonra büyük bir ilgi gören ve kısa sürede tükenen kitap, o yıllarda, modernizm/postmodernizm tartışmalarına da yeni bir soluk taşımıştı.
Zorunlu Çoğulluk’ta yer alan yazılar dört ayrı bölümde toplanıyor. ‘Kurmaca Diller Çağı’ adını taşıyan ilk bölümde yer alan yazılar, tarımsal üretim çağının doğal dil tekilliği ile endüstriyel üretim çağının kurmaca diller çoğulluğu karşıtlığını eksen alıyor. Çağdaşlık bağlamı, ‘Geleceğe Uzananlar’ bölümünün ana izleğini oluşturuyor: Sanat yapıtını düşünsel arka düzlemde sorgulayan ve geleceğe ilişkin yanıtlar arayan sanatçılar, ya da kısaca “geleceğe uzananlar”. ‘Mekân Yazısı’ ana başlığı altında toplanan yazılar ise, sanatsal anlatımın farklı gerçeklik düzlemlerinde mekân boyutunu irdeliyor. Bu bölümdeki yazılar, tiyatroda, müzikte, sinemada, yazında mekân olgusunu ele alıyor. Kitabın son bölümü, ‘Dünü Kavramak’ başlığı altında, tarihsel kenti var eden öğelerin örgütlenme mantığını tartışan yazılar içeriyor ve bölüm bir Sinan değerlendirmesiyle sona eriyor.
Kitaba yazdığı önsözde Enis Batur Şöyle diyor: “Yapıtlar, yapılar, kentler mi yer alıyor Köksal’ın ufkunda? Daha çok: Zaman, Uzay, Dil diyeceğim ben. Ölçüm’ü handiyse kutsamasında işte bunun, bundan, ağırlıklı payı okunuyor: Sonuçlara bakıyor bakmasına, ama, durmadan nedenleri kurcalıyor – kökeni, oluşumu, tasarımı.Birebir yakınlık aramak gerekmiyor, gene de üzerinde durmadan edemeyeceğim: Bu kitabın her parçasında, birkaç parçasında değil de, toplamında Valéry’nin yazı yontusunu anıştıran bir duruş var: Aykut Köksal’ın -insan zihninin belki de en özel köşesini yaratan- soyutlama gücü, tuttuğu konunun görünmeyen, daha az görünen yönüne büyüteç gibi uzanıyor. Bu anlamda gölge uzmanı, gölgealtı uzmanı bir yazarla karşıkarşıya olduğumuz ortada: Oraya bakanlara öyle az rastlanıyor ki.”
Necmi Sönmez ise kitap üzerine kaleme aldığı yazıda şu değerlendirmeyi yapıyor: “Zorunlu Çoğulluk’un ‘Mimarlık ve Sanatta Dilin Süreksizliği’ alt başlığı, yazarın, sanat tarihinin kendine özgü olarak gerçekleştirdiği sanılan sürekliliğine karşı çıktığını gösteriyor. Bu alt başlığın hangi hedefe ok gönderdiğini anlamak için kitabın Kurmaca Diller Çağı isimli ilk bölümünü büyüteç altına almak gerekecek. Köksal bu bölümde, Bauhaus’un modernist kopuşu gerçekleştirirken kullandığı mantıktan yola çıkıyor ve hemen ardından buna karşı çıkan postmodernistlerin ‘kurmaca dil yaratma özgürlüğü’ne getiriyor sözü. Bu yaklaşım, kitaptaki birbirine karşıt ama ‘eş’ yazılardan da anlaşılacağı gibi bir metod olarak kullanılmış. Köksal süreksizliğin altını çizmek için contra-adversus’u devreye sokuyor. Neden? Çünkü çağdaş sanat tarihini ilginç kılan ve sürekli olarak canlı tutan özellik, Köksal’ın kullandığı ‘eş-karşıtlıklar’ dünyasında yatıyor.”