"Antik Yunan tragedyaları hakkında bir şeyler yazmaya Çağdaşımız Shakespeare adlı kitabımdan sonra başladım. Shakespeare'de söz konusu olan çağdaşlık, siyasi ve teatral açılardan bizzat edindiğim bir deneyimdi.
Yunan tragedyalarında da aynı biçimde çağdaşlığın peşinden koştum; başka ne hakkında yazabilirim ki zaten. Ve bu yalnızca benim kendi deneyimimde ya da benim kuşağımın deneyimlerinde mevcut olan bir çağdaşlık değildi; bu, çok daha genel değilmez bir çağdaşlıktı. Antik Yunan tragedyasının genel çağdaşlığını başlığı altında ne anladığımı açıklamak sanırım yeterli olacaktır. Yakınlarını yitirmiş olan herkes için yegâne avuntu -tabii eğer avuntu diye bir şey varsa- ölen kişinin bedenini, kutsal olan bir törenle toprağa vermektedir. Bu ihsana layık görülmeyenler, -eğer varsa- annelerinin, babalarının, erkek kardeşlerinin, kız kardeşlerinin, oğullarının ve kızlarının mezarlarının nerede olduğunu bilmeyenler büyük acı çekerler.
Yunan tragedyasının çağdaşlığı, kaderin zulmünün, hayatın zulmünün, dünyanın zulmünün tasvirinde saklıdır. Ve bu dünyaya, bu dünyayı kurmuş olanlara ve yönetenlere, Tanrılara ve iktidar sahiplerine rıza göstermeyi reddetmekte saklıdır."
- Jan Kott, Mayıs 1991