Maria Todorova Balkanlar’ı Tahayyül Etmek’e çarpıcı bir giriş cümlesiyle başlıyor: "Batı kültüründe bir hayalet geziniyor: Balkanlar hayaleti." Bu kitap, bir anlamda bu "hayalet"in nasıl oluşturulup kullanıldığının, hangi işlevleri yerine getirdiğinin derinlemesine açıklanmasından oluşuyor. Todorova’ya göre, Balkanlar etrafında inşa edilen söylem, "Batı"nın kendine ilişkin imgesinin kurulmasında da kritik bir rol oynuyor. "Doğu"dan farklı bir damgalanmaya maruz kalan Balkanlar, Batı’nın kendi içindeki ötekiyi temsil ediyor. Batı içindeki farklılıklara da duyarlı olan yazar, homojen bir "Batı" kavrayışına karşı çıkıyor, çeşitli Batı uluslarının Balkan tahayyüllerindeki ortak noktaların yanı sıra değişik (ve zaman içinde değişen) vurguları da inceliyor. Todorova, inanılmaz derecede zengin bilgi birikimiyle, yarımadaya ilişkin olarak dışarıdan bakışla yaratılan çok çarpıcı imgelerin tarihini sunmakla yetinmiyor, ayrıca çeşitli Balkan uluslarının içeriden bakışlarını da araştırıyor, hatta bu konuya öncelik veriyor. Söz konusu ulusların kimliklerinde Balkanlı olmanın ne ölçüde önemli bir yer tuttuğunu araştırıyor. Örneğin, Balkanlar bir Osmanlı mirası olmasına rağmen, Türk ulusal kimliğini kuran çeşitli ikili karşıtlıklar içinde Balkanlı olmanın neden marjinal bir konumda kaldığını inceliyor. Belki de, kitabın en göz kamaştırıcı yönü, bütün somut sorunları ve değerlendirmeleri, çok incelikli kuramsal tartışmalarla temellendirmesi. Balkanlar’ı Tahayyül Etmek, pek çok açıdan klasik sayılan, önemi tartışılmayan bir başyapıt.