Şaman, kayıtsız bakışlarını Tardu’ya çevirdi. “O bir uğursuz Kağanım,” dedi. “Onun yeryüzünde nefes aldığı her gün yeni acılar boy gösterecek. O bir uğursuz… Ama bizler için değil. Hayır! O düşmanları için acun üzerine doğmuş en büyük felaketlerden biri olacak. Önünde diz vuranlar sancağının gölgesinde huzur bulurken, karşısında pusat sallayanların üzerine bir lanet gibi çökecek. Ona düşmanlık edecek olanın yazgısını görüyor ve üzülüyorum. Ona karşı durdukları günü hiç yaşamamış olmayı dileyecekler ve Tanrı’ya, onun eliyle gönderdiği gazaba bir son vermesi için her gün dua edecekler. Ama bunların hiçbiri işe yaramayacak. O, pençesine düşene asla merhamet göstermeyecek…”Ben Tong Yabgu Kağan! Tanrı’nın isteğiyle atalarımdan hakkım olan Altın Örgün’e oturdum. Buyruğumu doğuda Demirkapı’ya, batıda Hazar’a, güneyde Kaşmir’e, Kunduz’a, Soğd ve Pers krallarına dinletir oldum. Çerilerim şunu iyi bilsin! Mademki ben gökteki Tanrı’yı yeryüzünde temsil etmekle görevli kılındım, öyleyse irademe karşı gelen Tanrı’ya karşı gelmiş demektir. “Türk’e Karşı Gelen Tanrı’ya Karşı Gelmiş Demektir. Kim Ki Türk’e Karşı Gelirse Silin, Yok Edin!”Düşmanları onu pek çok isimle anardı; Kuzeyin Efendisi… Kralların Kağanı… Aşina Soylu Kaplan… 12 yıllık kağanlığında Batı Göktürk altın çağlarını yaşadı. Her bölümünde heyecanın dozu biraz daha yükselen bu romanda, Tong Yabgu Kağan’ın sıra dışı hayatını soluksuz okuyacaksınız!