Ve bir gün Büyük Tufan yeryüzündeki her şeyi silip yok etti.
Geriye Tebliğci’nin üç oğlu ve bir avuç müridi kaldı.
İnsanlık onların elinde yeniden şekillendi.
Krallıklar kuruldu, surlar yükseldi, ordular silahlandı.
İnsanın var olduğu yerde savaş kaçınılmazdı!
Kaçınılmazdı çünkü Tanrı, insanın ruhunu güzel erdemlerle birlikte hırs, ihtiras ve kibirle yoğurmuştu.
Sümer’in görkemli krallıkları Babil, Kiş, Lagaş ve diğerleri iki kutsal nehrin arasındaki bereketli topraklarda yeniden hayat bulduğunda aç gözlü bir adam ortaya çıktı…
Bir tapınak fahişesinin oğlu… Akad’ın piç kralı Sargon!
Babil’in melekleri Harut ve Marut’un büyüleriyle tahta oturdu.
Kehanetlere göre o yeryüzünü yakıp kavuracak bir ateşti!
Ve yine kehanetlere göre o ateşi ancak bir kurt boğabilirdi…
Aynı çağda kadim Işık kentinde; bir Savaşçı, bir kadına âşık oldu.
Gizemli, sıra dışı bir kadın… Ana Kurt…
Doğaüstü güçlere sahip bir Kara Kam!
Savaşçı, aşkıyla pusatı arasında bir tercih yapmak zorunda kaldığında pusatını seçti.
Ana Kurt’un aşkı nefrete dönüştüğündeyse her şey için artık çok geçti.
Önce intikam ateşinin gölgesinde bir ULU-KAN doğdu.
Ardından kurt doğasıyla yetişmiş, acımasız ve ölümcül bir ordu… Ana Kurt’un Oğulları…
O andan sonra yeryüzü artık ateş ve kurdun pusatında şekillenecekti.
İhtişamlı Sümer krallıklarında, Babil’de, Asya’da, Anadolu’da ve eski dünyanın unutulmuş topraklarında efsanelerle harmanlanmış epik bir yolculuğa hazır mısınız?