“Hayat bir oyunmuş, hep öyle diyorlar ya. Oyun içinde oyun oynamak... yaptığımız bu. Herkes kendince, hayatta kalabilmek için gerekli silahları bulmuş ya da onlara baştan verilmiş. Benim sadece kitaplarım var. Annem, bu kitaplar mı kurtaracak seni, diyor. Kurtulmak isteyen kim anne! Kocan olacak herif de, niye bu gâvurların kitaplarını okuyorsun diye laf sokup duruyor zaten. Kitap okuyarak zengin olunmazmış.“
Yağmurlar gecikince bozkırın bebeleri sararıyor. Ankara’nın ayazında bileklerdeki kesikler sızlıyor. Sagopa rap yapıyor, Hemingway kenardan ters ters bakıyor… Sinemalarda kötü karate filmleri, fırınlarda pide kuyrukları. Mutfaklarda kavrulmuş soğan, bahçelerde mangal ve anason kokuları…Boyacı Üsüyün’ün karısı çatal kapının eşiğinde, Senia Teyze pencerede, mahallenin gençleri yine bir iş peşinde…
Ethem Baran, Güzelliğini Gördükçe Ağlayasım Geliyor’da sevip de kavuşamayanları, ağzı bozuk telaşlı anaları, çocuk kalmış babaları, hayallerini çekiştirip durmaktan bıkmış evlatları anlatıyor.