Hint dini düşüncesinde kurtuluşu gerçekleştirme yollarından bir tanesi ve belki de en etkilisi mistik filozof teolog Adi Şankaraçarya (ö. 820) tarafından sistematik hale getirilen Advaita Vedānta öğretisidir. Bu çalışmada, Ortaçağ döneminde Budizm’in ve İslam’ın yayılmasına karşı bir set görevi gören ve Hindu kimliğin korunmasını sağlayan Advaita Vedānta öğretisi ortaya konmaya çalışılmıştır. Adi Şankaraçarya Brahman (Mutlak Varlık), Ātman (insan), māyā (illüzyon) ve mokşa (kurtuluş) kavramları çerçevesinde ‘varlığın birliği’ düşüncesini dile getirmektedir. ‘Varlığın birliği’ düşüncesinden hareketle öğretisini inşa eden Adi Şankaraçarya, din adamlarının kurtarıcı statüsünü ortadan kaldırmış ve sorumluluğu bireyin kendisine yüklemiştir. Advaita öğretisini ortaya koyan Adi Şankaraçarya, Hindistan’ın dört bir tarafında kendi öğretisini müntesiplerine ulaştırmak amacıyla matha’lar (manastır) kurmuştur. Şankara sonrası dönemde ise farklı görüş ayrılıklarını benimseyen Bhamati ve Vivarana ekolleri ortaya çıkmıştır. Hint coğrafyası içerisinde ortaya çıkan bu iki ekol haricinde Advaita Vedānta öğretisi farklı coğrafyalarda neşet etmiş öğretiler ile birtakım ortak noktalara sahip olmaktadır. Bu minvalde, benzer sorunlarla karşı karşıya kalan İslam tasavvufu içerisinde Ekberî gelenek ve Mevlevî gelenek Advaita Vedānta öğretisi ile benzer özellikler taşımaktadı