Tarih, doğası gereği bölümlenmeyen, sürekli bir devinimdir. Tarihsel olay, çok yönlü nedensellikle devinerek tarihsel gerçekliği ortaya çıkarmaktadır. Tarih çalışmalarının amacı, bu tarihsel gerçekliği kavrayıp anlaşılır kılmaktır. Tarihi öğrenmek, olayların ardında, onlarla kendisini göstermeye çalışan tarihsel gerçekliği öğrenmektir.
Şu tür saptamalarla karşılaşırız: "İnsanlar önceleri mitoslara inanıyorlardı. Bütün bilgileri, mitosları oluşturan öykülerle sınırlıydı. Sonra felsefe başladı ve mitoslar dönemi bitti; sonra pozitif dönem başladı ve felsefenin yerini bilim aldı..."
Oysa ne felsefenin başlamasıyla mitoslar sona erdi ne de bilimin başlamasıyla felsefe bitti. Bunlar her zaman birbirlerinin içindedir. Bunları birbirinin ardına yerleştirmek ve bir sıra düzenine sokmak, aralarındaki gerçek ilişkiyi, etkileşimi göz ardı etmektir.
Bir gelişme, değişik olaylardan sonra asıl nedeni olacağı olayı ortaya çıkartabilir. Sözgelimi Renaissance dediğimiz büyük kültür hareketinin temelleri, ortaçağın başlarında atılmıştı; ortaçağ bilgeleri ortaçağ aydınlığını kurarlarken, Renaissance'ı da hazırlamaktaydılar. Bu, bin yıla yakın bir süreçte gerçekleşti. Önemli olan sonuçtan çok, sonucu yaratan ve tarih denen harekettir.
Tarihsel süreç bir yineleme midir, yoksa bir gelişme, olgunlaşma, erginlenme midir? Tarihsel olay görünen yanıyla yineleme izlenimi verir; görünenin gerisinde, kendisini somutlaştıran bir öz olarak anlaşıldığında bir gelişme, erginlenme, özün kendi en son ve en yetkin durumuna doğru ilerlemesidir.
Felsefe tarihi bir yorumdur. Birçok felsefe tarihi vardır ve her biri felsefeyi kendi anlayışı uyarınca anlatır. Elinizdeki Mitostan Felsefeye çalışması, bir yorum alanı olarak, yaşama felsefesi temeline yaslanır.