Sufi, daima yolda olandır. Bu yol sonsuza kadar sürer ve Sufi, sonsuza kadar “Aşk”ı arar, onun peşinden gider. Sevgilinin anısına içtiği şarap, başlangıçta sevdiğine verdiği sözdür ve bu söz zaman ya da mekânla bağlantılı bir şey değildir. Verdiği bu sözle zamanlar öncesinde sarhoş olmuş ve aşkın peşine düşmüş olan kişidir “Sufi”. İşte bu kitap; aşk ile sarhoş olan ve sevgilisini arayan sufileri, onların aşktan ne anladığını ve nasıl bir yolda yürüdüklerini anlatıyor.
Aşk size kılavuzluk ediyorsa peşinden gidin, Aşkın yolları dik ve sarp olsa da! Aşkın kanatları sizi kucaklayınca, ona bırakın kendinizi, Kanatlarının arasına gizlenen kılıç sizi yaralasa da! Aşk size söz söyleyince ona inanın; sesi; kuzey rüzgârlarının bahçeleri perişan etmesi gibi, rüyalarınızı altüst etse de!
Çünkü aşk, başınızı taçlandırdığı gibi kellenizi de uçurur. Aşk sizi geliştirir; fakat, budaya budaya ıstırap da verir. Aşk, tepenize kadar yükselir ve güneşin aydınlığında ürperen en ince dallarınızı okşar; fakat, köklerinize kadarda iner ve onları toprak altında sarsar. Aşk, buğday başağı gibi sizi kendi içinde toplar, buğdayları seçmek ve ayırmak için harmandan geçirir ve sizi çırılçıplak bırakır. Kabuklarınızı atmak için kalburdan geçirir ve sizi beyazlaştırmak için değirmende öğütür, yumuşatmak için yoğurur. Sonra sizi kendi mukaddes ateşine atar ve Tanrı’nın sofrasına yakışan “mübarek bir ekmek” yapar. Aşk, bunları başarır, ta ki; kalbinizin sırlarını öğrenesiniz:
Ve bu bilgi sayesinde hayatın kalbinden bir parça olasınız.
- Halil Cibran