Her şeyden önce temel bir yanılgıyı gidermekte fayda olabilir. Gastronominin sadece bir yemeğin damakta bıraktığı tat olmadığı aşikâr. Ürün bilgisinden uygulama tekniği ve becerisine, bir yemeğin tarih boyunca ve kültürler arasında yol alırken büründüğü onca çeşitlemeye, hangi yiyeceğin hangi içecekle nasıl eşleştiğine dair kapsamlı bir kültür olgusundan söz edildiği besbelli. Tabii, yeme alışkanlıklarının kökleştirdiği örfi kabullerden yörelere has coğrafi alan ve yapı özelliklerine kadar birçok uzmanlık sahasına dek genişletilebilecek, izleri sanat, hatta mimaride izlenebilecek ayrıcalıklı bir beceriden bahsediyoruz. Elinizdeki kitap tüm bu esaslı alan bilgisini derinlikli bir kültürel arka planla koşut biçimde izliyor.